Zonguldak’ta salgın günlerinde aklın ve mantığın ermediği işler yaşanıyor. Her uygulamanın baş aktörü ise AKP’li Belediye Başkanı Selim Alan.

        Ülkemizde siyaset biraz da şans işidir. Selim Alan’ın üstelikte AKP kimliği ile merkez ilçede belediye başkanı olması CHP il ve Merkez ilçenin beceriksizliğinden başka bir şey değildir. CHP seçmeninin küstürülüp sandığa gitmemesi, üzerine Muharrem Akdemir gibi beceriksiz, vizyonsuz birinin hataları Alan’ın yolunu açmıştır.

        Alan, koltuğa oturduğu günden bu güne tavan yapan egosu ile bu şehrin baş sorunudur. Ben bilirim ve dilediğimi yaparım, anlayışı ile sürekli çam devirip kendi partisinde sorun yaratsa da kapalı toplum gibi yönetilen AKP içinde, sinsi bir sessizlik hâkimdir. Parti bünyesinde ve Zonguldak’ta “bundan belediye başkanı olmaz” diyenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. 

        İlk yasa dışı icraatı “özel kalem müdürü” basına düştüğünde inkâr eden, CHP Meclis üyelerinin ısrarlı soruları karşısında “ben yaptım ve sorumluluk benim” anlayışı ile kabul etmek zorunda kaldığı henüz unutulmuş değildir. Bu hukuksuzluğun hesabı sorulmalıdır.

        Bu hukuksuzluğun hesabı verilmeden sahil projesi gündeme getirildi. Sahil projesi kesinlikle getirim projesidir. Çünkü AKP’li belediyelerin göreve geldikleri her yerde anlayışı “yandaşa getirim” yaratmaktır.

        Sahil projesi Zonguldak’ın önceliği değildir. Zonguldak halkı ve sahil esnafı bu konuda bilgilendirilmemiştir. Sahil şeridindeki işyeri sahibi esnafları gelirden yoksun, çalışanlar ise işin bitimi süresince (1.5 yıl) işsiz kalacaktır. Proje bittiğinde esnafın işyerlerini tekrar açma garantisi de yoktur.

        Sahildeki işyerlerinin yıkımı öncesinde sessiz kalıp bu işyerlerinin ne olacağı konusunda tek bir açıklama yapmayan Alan, işyerleri yıkıldıktan sonra yapılacak yeni işyerlerinin tamamının ihale ile yeni sahiplerine verileceğini duyurdu. Peki, mevcut işyerlerini çalıştıranların hakları ne olacak?

        Bu davranış şekli Alan’ın “Tilki Selim” lakabı ile oldukça uyuşuyor.

        Bitmedi.

        Salgın nedeniyle ülkede özellikle şehrimizde kısıtlı yaşam bir zorunluluk haline geldi. Bunu en iyi bilmesi gereken kişi doktor kimliği ile Selim Alan olmalı..

        İçişleri bakanlığının genelgesine göre yasak olan toplu iftar yemeği vermek nasıl izah edilebilir. Bu konuda CHP meclis grubunun açıklamasında aşağıdaki sorunun muhatapları gerekeni yapılmalıdır.

        CHP grubu diyor ki; Konu 8 tane genç olunca cezanın alasını kesenler bakalım bu toplu yemek masasına ne ceza kesecekler? Adında Adalet olan bir partinin temsilcilerinin yaptığı bu ikili tutum ve davranışın halktaki karşılığı en kısa tanımlama ile “saygısızlıktır”. İçişleri Bakanlığının genelgesine aykırı olan bu olay karşısında şu ana kadar sessiz kalarak hiç bir işlem tesis etmeyen Sayın Zonguldak Valisinin ve Sayın Zonguldak İl Emniyet müdürünün Devlet’i ilde en üstten temsil eden kimlikler olarak Zonguldak halkına açıklamaları gereken bir ironi var, halk adına soruyor ve izliyoruz.

        Alan’ın verdiği toplu iftar yemeğini haber yapan gazeteciler yarın nasıl bir muameleyle karşılaşır bilemem. Ancak Alan’ın geçtiğimiz günlerde kendisi ve AKP’li siyasetçilerin aleyhine haber yapan gazetecileri tehdit etmesi ise egosunun tavan yapmasına, eleştiriye tahammül edememesine bağlamak gerekli.

        Bu olay sonrasında Karaelmas Gazeteciler Derneği (KGD) üyesi gazetecilerin isteği üzerine yapıldığı anlaşılan ve hazırlanan bildiri Adliye önünde KGD başkanı tarafından okundu.

        Bildiride gazetecilik mesleğine uygun bir dille Alan uyarıldı. Hemen peşinden Mustafa Özdemir ve Ergin Özkul olmak üzere diğer gazeteciler de yaptığı açıklamalarında aynı seviyede Alan’ı kınadılar. Özetle “bu tehditlerin kendilerini yıldırmayacağını, halkın haber alma hakkı adına görevlerini yapacaklarını” açıkladılar. Haklı olarak Alan’a “tedavi olmasını” talep eden bile oldu.

        Peki, bu açıklamaların peşinde KGC başkanlığı koltuğunda oturan “gazeteci” şahsın aşağıda yazacağım sözlerine ne diyeceğiz.

       “Ben Selim Alan’ı gerçekten çok seven bir insanım. Bu güne kadar, hatta en son yazımda dahi sahil projesiyle ilgili olumlu ifadelerde bulundum. Hiç bir zaman aleyhinde olumsuz bir kelime kullanmadım. Hatta ve hatta seçim öncesi İmza TV’de kendisiyle 1.5 saat canlı yayın yaptık ve hatta dedim ki 17.000 kişi izledi Sayın Başkan belediye başkanlığınız hayırlı olsun. Biz onunla ağabey kardeş çerçevesinde ilişkimiz oldu bundan sonra da öyle olacak. Bu açıklama sanki onu hedef alan bir açıklama şeklinde algılanmasın. Ancak gazetecileri hedef alan açıklamayı kendisine yakıştıramadım. Böyle bir durumu asla tasvip etmiyorum. Ben de bir gazeteciler örgütünün başkanı olarak meslektaşlarımın şikâyeti üzerine bu açıklama zorunluluk haline gelmiştir.

        Ben kendisine başarılar diliyorum. Zonguldak ondan çok şey bekliyor. Bu konuyu bıraksın, bu konu bir kenara itilmeli ve Zonguldak’ın geleceği adına projelerini hayata geçirerek Zonguldak’ı yaşanabilir kent haline getirsin, kendisinden bekliyoruz. Kendisini seviyorum ve başarılar diliyorum”.   

         Tek kelimesine dokunmadığım, KGC başkanının ağzından çıktığı gibi aktardığım bu cümleleri bu meslek örgütüne üye olan ve Zonguldak’ta ekmeğinin peşinde koşan gazetecilerin takdirine bırakıyorum. Bu davranışın tarifini de iyi bildiklerine inanıyorum.

        Anlaşılan KGD başkanı Şaban Yılmaz’ı kıskanmış.

       

        TURGUT GÜVEN