19 Mayıs 1919 tarihi, Mustafa Kemal’in Samsun’a ayak bastığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda yola çıkmanın en önemli günüdür.

                  Mustafa Kemal kendisinin kaleme aldığı “Nutuk’un” ilk cümlesi, “1919 senesi Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım" ile başlar.

                 16 Mayıs’ta işgal atındaki İstanbul’dan kalkan Bandırma vapuru Karadeniz’in hırçın dalgaları arasında sabahın erken saatlerinde İnce burnu dönüp Sinop’ta ulaşır. Sinop, Samsun arasında karayolu ile devam edinilmesi düşünülür. Ancak o yıllarda karayolu yoktur. Bunun sebebi ise vapur yolculuğunun tehlikesi ve gelen ihbarlardır. 

                Damat Ferit, Sadrazam olduktan sonra Mustafa Kemal’i 30 Nisan 1919'da 9. Ordu Müfettişliğine atamış. İngiliz işgal güçlerinin isteği üzerine Pontus çetelerine direnen Türklerin karşı yürüttüğü direniş hareketlerini kırmak amacıyla görevlendirmiştir.

                İşgalci İngilizlerin talimatıyla verilen bu görevi, Mustafa Kemal vatanın ve milletin kurtuluşu için kullanacak ve asıl direniş hareketlerini örgütleyerek kurtuluş mücadelesini daha da organize bir şekilde yürütecektir.

               19 Mayıs 1919 yılında, Samsun'a çıkan Mustafa Kemal, İngiliz denetiminde bulunan bu şehirde Milli Mücadele Hareketi'nin başlayabilmesi için yeterli ortamın bulunmadığını görür. 25 Mayıs 1919 tarihinde Havza'ya geçer. Böbreklerinden rahatsızdır. Havza da kaldığı süre içinde kaplıcalarda tedavi de görür, ancak bu tedavi çalışmalarını aksatmaz. 

              Mustafa Kemal, Nutuk'ta o günlerini şu şekilde anlatır. 

             "Genel durum ve manzara: Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durum, Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes Antlaşması imzalamış, Büyük Harbin uzun yılları boyunca, millet yorgun ve fakir bir halde. Milleti ve memleketi Dünya Savaşı'na sokanlar, kendi hayatları endişesine düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilafet makamında bulunan Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını emniyete alabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişahın iradesine tabi ve onunla beraber şahıslarını koruyabilecek herhangi bir duruma razı, Ordunun elinde silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta. İtilaf Devletleri, ateşkes Antlaşmasının hükümlerine uymağa lüzum görmüyorlar. Birer vesileyle itilaf donanmaları ve askerleri İstanbul'da Adana vilayeti Fransızlar, Urfa, Maraş, Gaziantep İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalya askeri birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ve ajanlar faaliyette. Nihayet başlangıç kabul ettiğimiz tarihten dört gün önce 15 Mayıs 1919'da itilaf Devletleri'nin uygun görmesiyle Yunan ordusu İzmir'e çıkartılıyor. Bundan başka, memleketin her tarafından Hıristiyan azınlıklar gizli, açık milli emel ve maksatlarını gerçekleştirmeğe, devletin bir an evvel çökmesine, çalışıyorlardı."

                  Mustafa Kemal işgal günlerinde geldiği İstanbul’da 6 ay kalır. Bu süre içinde kurtuluş planları yapar ve düşüncelerini çok az insanla paylaşır. Bandırma vapurunda bulunan arkadaşları bile onun kafasındaki kurtuluş planını bilmezler. Silah arkadaşları, bırakın ülkenin düşmandan temizlenmesini, manda yönetimi kabul edilmesinden yanadır. Mustafa Kemal Paşa ise ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız ve bağımsız yeni bir Türk devleti kurmanın gerekli olduğunu düşünmektedir.

                 Mustafa Kemal, 22 Haziran 1919 yılında Amasya Genelgesi'ni yayınlamış, daha sonraki tarihlerde de Erzurum ve Sivas Kongrelerini gerçekleştirerek Türk Milleti'nin kurtuluş mücadelesindeki azim ve kararlılığıyla büyük zafere ulaşmıştır.

                19 Mayısın Bayram olarak kutlanma düşüncesi 24 Mayıs 1935 tarihinde Beşiktaş'ın girişimleriyle Atatürk Spor Günü adı altında Fenerbahçe ve Galatasaray sporcularının da katılımıyla kutlandı. Bu etkinliğin amacı, Türk gençliğinin Atatürk'e olan minnet ve sevgisini gösterebilmesiydi.

                Bu etkinlikten birkaç yıl sonra Beşiktaş kurucu üyelerinden Ahmet Fetgeri Aşeni, Ankara'da düzenlenen spor kongresinde bu bayramın bütün gençliğe mal edilmesi gerektiğini ve ‘Gençlik ve Spor Bayramı' adı altında her yıl kutlanmasını önerdi. Bu öneri kongrede oylanarak kabul edildi. Tasarı, Mustafa Kemal Atatürk tarafından da onaylanarak 1938 yılı haziran ayından itibaren her yıl kutlanmaya başlandı.

               Mustafa Kemal 19 Mayıs’ın çok önemli bir tarih olduğunun farkındadır ve “19 Mayıs benim doğum günüm” der.   

               Ve bugün!

               Samsun Valiliği, 19 Mayıs’ta Atatürk Anıtı'na 8-10 kişilik grubun çelenk sunma törenine izin vermedi.

              18 Mayıs tarihinde Atatürk anıtına çelenk koymak için 4 Mayıs'ta valiliğe verilen dilekçeye, vali Yardımcısı Hasan Balcı imzasıyla 11 gün sonra verilen cevapta, 15 ilde sokağa çıkma yasağı uygulandığı, bu yüzden çelenk sunulmasının uygun bulunmadığı belirtildi.

              AKP iktidarını sürdürdüğü 18 yılda milli bayramlarımıza karşı tutumunu bu yıl da salgın ile süsleyerek sürdürüyor. Sanırım dünya da milli bayramlara karşı tek siyasal iktidara sahip ülke biziz. Ve AKP iktidarı küçük ortağı MHP ile “yerli ve milli” olduğunu iddia ediyor.

              Aslında AKP+MHP bu tutumu ile Mustafa Kemal’in yolunda yürüyenlerin sayısını her geçen gün arttırıyor.

              Peki, 19 Mayısın salgın nedeniyle çelenk koyma yasağı karşısında CHP ne yapıyor? Şu ana kadar sadece izliyor demek yanlış olmaz. Zonguldak’ta ise CHP örgütleri göreve geldiklerinin henüz farkında değil.

              Ülkemizin tüm aydınlık yüzleri kararlıdır. Aydınlık yüzler bu yolda inançla yürüyecek, Atatürk’ü anma gençlik ve spor bayramı sonsuza değin sürecek ve kutlanacaktır.

             TURGUT GÜVEN 

             Not: Bir önceki yazımda Mustafa Kemal’in 16 Mayıs 1919 tarihinde Annesi ve kız kardeşine veda ederek Samsun’a hareket ettiğini yazmıştım. Bir arkadaşım merak edip; Mustafa Kemal annesi Zübeyde Hanım ile tekrar ne zaman görüştü diye sormuş.

            1919'da Anadolu’ya çıktığından beri görmediği ve üstelik Osmanlı Padişahı tarafından hakkında ölüm emri verildiğini öğrendiği oğlu Mustafa Kemal ile ancak düşman İzmir’den denize döküldükten sonra, ana oğul 14 Haziran 1922'de Adapazarı'nda buluşuyorlar. Onun yanına Ankara'ya yerleşiyor. Ancak bu şehrin sert iklim koşulları sağlığını olumsuz etkileyince tedavi amacıyla İzmir'e gidiyor. 14 Ocak 1923 günü 66 yaşında oğlu “Sarı Paşasının” cumhuriyeti ilan edişini göremeden hayatını kaybediyor.