Salgın incelendiğinde Zonguldak ülkenin en riskli vilayetlerinden biri olduğu için 30 büyükşehir ile anılıyor. Bu nedenle büyükşehirler ile şehrimizde uygulanan önlemler aynı.

                 Salgın süreci devam ederken Zonguldak Valisi Sayın Erdoğan Bektaş’ın yaptığı basın toplantısında sarf ettiği sözler bir anda ülke gündeminde ilk sıraları aldı.

                 Ulusal basında, televizyon haberlerinde yer buldu. Ülkenin en güvenilir yazarları konuyu köşelerine taşıdı ve Sayın Valiyi eleştirdiler.

Bu gelişmeler üzerine Vali Bektaş açıklamasının yanlış olduğunu kabul etti ve özür diledi.

                Bakın bu konuda sağlığın içinde olan BEÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Dr. Güldeniz Karadeniz Çakmak aşağıdaki şu açıklamayı yapmak zorunda kaldı.

                “Ancak, hastalık oranının bu kadar yoğun olduğu ve sağlık çalışanlarının ülkemizde her noktada olduğu gibi büyük özveri ve çaba ile çalıştığı şehrimiz için en üst düzeyden böyle bir açıklama, sağlıkçıların sisteme yük teşkil ettiği beyanı, ne yazık ki olabilecek en talihsiz açıklama ve tüm ekibimize büyük haksızlıktır” dedi.

                Bu açıklama sosyal medyada izlenme ve paylaşma rekorları kırdı. Takipçiler tarafından sağlıkçılara çok sayıda destek yorumları yapıldı.

                Vali Bektaş özellikle bu günlerde keşke böyle bir açıklama yapmasaydı. Çünkü sağlık çalışanlarının bu günlerde halkın desteğine büyük ihtiyacı var ve bu destek onlara moral oluyor. Bu açıklama sonrasında sağlıkçıların kendilerine tahsis edilen yerlerden ayrıldığı da gelen bilgiler arasında.

                Sayın Vali de sarf ettiği sözlerden sonra “erdemli bir duruş” gösterebilseydi  

                İşin özü şudur! Vali Bektaş tepkiler üzerine geri adım atmak zorunda kalmış yaptığı açıklamanın yanlış olduğunu anlamış ve özür dilemiştir.

                Bir insan neden özür diler? Yaptığı işin hata olduğunu anladığında değil mi? Zaten bu süreçten sonra özellikle ulusal basında konu kapanmış ve salgın gündemine dönülmüştür.

                Sonraki günlerde ise özellikle yerel basında kraldan daha fazla kralcılar türeyip “valiyi linç ettirmem” yarışına girdiklerini görüyoruz.

                Açıklama yapılmış, hatadan dönülüp özür dilenmiş bu tip konuların en kısa sürede kapanması lazım ki asıl gündeme dönülsün. Yok, olur mu? Fırsat bu fırsat, vali beye tam yaranma zamanı anlayışında olup kendisini muhtar, tarihçi yazar ve gazeteci yerine koyanlar olayı gündemde tutmaya çalışıyorlar.

                Yine sosyal medyada konuyu gündemde tutup Vali Bektaş’ı savunanlar yok değil.

                Boy uzun olunca aşağıdakiler herhalde küçük görünüyor. Bunlardan biri yerel basında döktürmüş.

                ” Dün şunu anladım ki; yazılarını sürekli takip ettiğim, takdir ettiğim Yılmaz Özdil bile olaya balıklama atlaya biliyormuş. Cüneyt Özdemir Teee! Amerika’dan durumu kavraya biliyormuş.

                Küçük gördüğü Yılmaz Özdil 30-35 sene geriye giderek Vali Bektaş’ın üniversite tercihini bulup yazdı. Bunun adı araştırmadır kes yapıştır tarih yazmak değil.

                İnsan biraz alçakgönüllü olur.

                Cüneyt Özdemir te Amerika’dan durumu kavrayamaz ama bizim duyduğu efsaneleri tarih zanneden bu şahıs Almanya’dan durumu kavrayabilir, çünkü müthiş yeteneklidir, Özdemir’den daha geniş imkânlara sahiptir.   

                Aşağıda ki satırlar aslında cahilliğin ürünüdür.

               “Çok güvenilir üst düzey kaynaklardan edindiğim bilgiye göre, valinin söylemek istemediği olayları bende biliyorum.”    

                 Vay anasına! Çok güvenilir kaynağı da var üstelik. Önemli “adam” böyle olunuyor demek ki. Büyük bir palavra.

                 Aynı şahıs sosyal medyada sağlıkçıları savunana kişilere tepki gösterip “daha dün hastanelerde dövdüğünüz kişileri mi savunuyorsunuz” gibi sözler ediyor.   

                Bu durum, aslında yaşamı boyunca üretmemiş, bir baltaya sap olamayan asalakların belirgin ortak özelliğidir. Bakın çevrenize bu tipler aynı davranışı gösterirler. Yaşananlarla hiçbir bilgisi yokken bilgi sahibi pozlarında yalan yanlış yazarak kendilerini “adam” yerine koyulsun çabası içindedirler. Asla toplumda yerleri yoktur.

                Bir başkası sırf Vali Bektaş’a yaranmak için Öğretmen evinde kalan sağlıkçıları karalama peşinde.

                Daha gazeteciliğin birinci basamağına ayağı değmemiş ama “gazeteci kimliğini” kullanmayı seviyor. Biz gazeteciler diye başlıyor cümleye.

                Sağlıkçıya salgından nasıl korunacağını öğretme ahmaklığını yapıyor. Sanki gidip görmüş gibi “okey oynadılar, içki içtiler” demesi yetmiyor “odalarda âlem yaptılar” deme terbiyesizliğini, ahlaksızlığını gösteriyor.    

               Eğer bir gazeteci olup biteni biliyor ise ve Vali Bey’in haklılığına inanıyorsa sorumluluğu üstlenir ve bildiğini yazar. Küçük çocuk gibi ben biliyorum ama söylemem diyemez.  Halkın haber alma ve doğruyu öğrenme hakkı adına yazar. Tabi bu yüreği olanların yapacağı iştir. İşte bu cesareti gösterip suçluyu ortaya çıkardığınız zaman boş sözlerle ve sağlıkçıları suçlayarak etrafında pervane olduğunun valinizin gözüne girer kendisini de bu girdaptan çekip çıkarmış olursunuz.

              Beyler sizin Vali Bektaş’a konuyu çarpıtarak verdiğinizi sandığınız desteğin halk arasında adını herhalde biliyorsunuz. Konu kapanması gerekirken Vali Bektaş’ı linç ettiren sizlersiniz.

             Bir şehrin valisinin sizin gibi sözde tarihçi ve gazeteciyim diye geçinenler yanında, iktidara hangi parti gelirse gidip kapısını çalan siyasi dönek bir muhtarın savunmasına ihtiyaç duyuyorsa kendisine acırım.

             TURGUT GÜVEN