Ülkemizde parlamenter demokrasiden, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçişimiz 16 Nisan 2017'de yapılan halk oylaması ile gerçekleşti.

                Türkiye Cumhurbaşkanını belirlemek için 24 Haziran 2018 sandığa gitti. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan kullanılan %86.24 oyun 52.59’ unu olarak Cumhurbaşkanı seçildi ve rejim değişti.

                Bu sistemle ülkenin uçacağını iddia edenler çok ortalarda gözükmeseler de ülkemiz resmen yere çakıldı.  

                Her ne kadar dolar veya avro ile maaş almasak da bu gün Dolar 8.41, Euro 9.86 TL’den işlem gördü. AB basını ise Türkiye’nin iflas ettiğini yazıyor.

                Halk oylamasından bir gün sonra 25 Haziran 2018 tarihinde Dolar 4,69 Euro 5,48 TL idi. Sorulması gereken şu! Peki; iki yılda bu hale nasıl geldik.

                 Kısa özeti şu! Demokrasiden vazgeçerek.

                 2 Kasım 2002 de iktidara gelen AKP rejim değişikliği yapılan 24.Haziran 2018 tarihine kadar ülkemizdeki bütün Demokratik Kitle Örgütlerini işlevsiz hale getirdi. Sendikalar yok edildi, odalar dağıtıldı, Dernekler işlevinden uzaklaştırıldı.

                Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra ise ülkemiz seçilmişlerin değil, atanmışların yönettiği bir ülke haline getirildi.

                Cumhurbaşkanı Yardımcısı atanmış.

                Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı atanmış.

                Cumhurbaşkanı Sözcüsü atanmış.

                Cumhurbaşkanı Yüksek İstişare kurullarında eski AKP’li siyasetçiler atanmış.

                Bakanlar ve bakan yardımcıları atanmış.

                Seçilmiş meclise AKP ve MHP çoğunluğu atanmışların gönderdiği yasaları onaylamakla mükellef. Meclis iradesi atanmışların emrine girmiş. Atanmışların bu kadar etkili olduğu bir ülkede millet iradesinden, dolayısı ile demokrasiden bahsetmek mümkün mü?

                Yukarıda ülke ekonominin geldiği durumu anlatmak için rejim değişikliği öncesi ve sonrasında döviz kurlarını verdim.

                Peki; rejim değişikliği sonrası ülkemiz diğer alanlarda ne durumda!

                Paran varsa iyi eğitim alırsın, dolayısı ile eğitim sistemi çökmüş..

                Paran varsa sağlıklı yaşarsın, dolayısı ile sağlık sistemi çökmüş.

                Paran varsa bir yerden bir yere daha kısa sürede gidersin, ulaşım çökmüş.

                Mahkemelerin verdiği kararlar vicdanları rahatlatmıyorsa adalet çökmüş.

               Genç işsiz sayısı resmi rakamlara göre %25 olmuşsa çalışma hayatı çökmüş.

               Üretim durmuş, tarım ve hayvancılık çökmüş, tüm bunlardan sonra sağlıklı bir ülke ekonomisinden bahsedilir mi?  

               Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile Parlamenter rejimin, dolayısı ile Laik Demokratik Cumhuriyetin tüm kazanımları yerle bir edilmiş. Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e her fırsatta hakaretler ediliyor, Milli Bayramlarımızın kutlanması dahi engellenmeye çalışılıyor. Hep beraber olup biteni sadece izliyoruz.

               Son günlerde ise atanmış bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bakan veya bakan yardımcısı seçilmiş muhalefet partisi genel başkanı veya milletvekilini eleştiriyor.  

               Şaşırmaya gerek yok atanmışların Cumhuriyetinde eleştirir.

               Son soru, siyasi iktidara mensup milletvekilleri atanmışlar karşısında ceketinin düğmelerini ilikliyor mu?

                Evet..

                Demek ki yazımın başlığı doğru, bu ülkeyi seçilmişler değil atanmışlar yönetiyor.

                Bu garabet rejimden çıkış için ya iktidara yamanmış MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin su koyvermesini, ya da dokuz seçim kaybetmiş CHP’yi rayından çıkarmış YCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun onuncu seçimi kazanmasını bekleyeceğiz.

               Bir başka çıkış yolu ise mecliste muhalefet etmenin hiçbir derde çare olmayacağını anlayıp Muharrem İnce gibi yollara düşüp halk ile birlikte muhalefet etmek.  

              TURGUT GÜVEN