CHP’de ilçe kongreleri başladı. Hafta sonu tek adaylı Kozlu ve Çaycuma kongreleri yapıldı. Altını özenle çizmek istediğim şudur; tek adaylı kongreleri bile çarşaf liste ile yapamıyoruz. Çünkü bu partide “ben hastalığı” devam ediyor. Bu konuya, tek adaylı çarşaf liste ile kongrenin nasıl yapılacağını gelecek yazılarımda okuyabilirsiniz.  

         Gelelim konumuza!

         Elimde adı “Milletin Efendileri” olan Erol Sarıal’ın yazdığı bir kitap var..  Sarıal 05. Ocak’ta yapılacak Kilimli İlçe Kongresinde ilçe başkanlığına aday. Muhtemelen tek aday çünkü delege seçimleri tüzük ve yönetmeliğe uygun yapılmış değil. Kendisini 1999 yılında siyasete sokan ve Kilimli CHP Belediye Başkan adayı yapan iki kişiden biri benim. O yıllarda merkez ilçe yöneticisiydim ve ilçe başkanı Hüsnü Hazır’dı. Teyit etmek isteyenler Hüsnü Hazır sağ Kilimli de yaşıyor gidip sorabilir.

         Peşinen de belirteyim en büyük siyasi hatalarımdan biri bu şahsı siyasete sokmaktır. O günlerde ve sonrasında kendi meslektaşları defalarca uyarmış olmasına rağmen verdiğim sözden dönmedim ve 2004 yılında yapılan yerel seçimde de Kilimli Belediye Başkanı adayı olması için kendisine destek oldum.

         Dönelim Milletin Efendilerine!

         Yayınevi 174 sayfalı Milletin Efendileri kitabının arka kapağında özetini çıkarmış ve demiş ki; “Erol Sarıal’ın, Osmanlı’dan bugüne milletvekili imtiyazlarını mercek altına aldığı bu kitabini okurken ağzınız açık kalacak, kimi zaman öfkelenecek, çokça da ‘artık bu kadarına pes!’ diyeceksiniz. Milletin Efendileri, halkın sırtında her geçen gün biraz daha artan bir ‘yük’ ün, çarpıcı bir tarihsel özeti adeta.”  

         Bu kitabı yanılmıyorsam 2013 yılında aldım ve okudum. Yayınevinin arka kapakta yazdığı gibi “ağzım açık kaldı”  diyebilirim. Ancak benim ağzımın açık kalmasının çok farklı olduğunu yazımın sonunda anlayacaksınız.

         Sarıal kitabının hemen başında “YAZARIN, OKURA NOTU” bölümünde şunları yazmış.

         “Yüce Meclis’imizde milleti dikkate alan yok. Vekiller, milletin sırtına binmişler, sürekli başka yakınlarını da yanlarına çekiyorlar. Mecliste, 6000 yandaş iş tutmuş;2000’i (Birinci, ikinci danışmanlar, sekreter ve şoför adı altında her vekile dört ayrı hizmetli olmak üzere) yalnızca vekillerin özel hizmetinde. Üniversite, mezunu çocuklarımız işsiz dolaşırken vekillerin ilkokul, ortaokul mezunu akraba ve tarikatı, evinde yatarken devletten maaş alıyor.(M.E s-12)

         İlkokul ve ortaokul, hatta lise mezunları vekil danışmanı olamıyor ama Sarıal’ın bu serzenişinde haklı olduğu yerler var.

         Devamında “Yüce Meclis’te yer alan vekiller, uygulamalarıyla TBMM’nin itibarını ayaklar altına almaktadır. Ayrıcalıklı bir sınıf yaratmıştır. Bu ayrıcalık ister yeniden seçilsin, ister seçilmesin ömür boyu sürecek, aileye aktarılacak bir ayrıcalıktır. Meclis, ülkede eline geçen “kozu” kendi çıkarları için kullanılacak bir organ değildir. Her ülke için Meclisler, toplumsal çıkarları dengeleme, adalet ve eşitliği sağlamada en önde gelen kurumdur” demiş.. (M.E s-13)

         Kitabın devamında Milletvekillerinin siyasal ayrıcalıkları, Sarıal’ın TTK da çalıştığı dönemlerde önerilen makamları nasıl elinin tersi ile ittiğini, Osmanlıdan günümüze milletvekili maaşları. Günümüz vekillerine özel ayrıcalıklar. Sermaye ve siyaset, sermaye siyaset bileşkesi gibi önemli gördüğü konuları işleyerek milletvekillerini yerden yere vurmuş, kendisine göre beş paralık etmiş.

         Hatta kitabın “parti içi demokrasi ve parti içi yarışma” (M.E s-149) bölümünde “parti içi demokrasinin nasıl olması gerektiğini ve parti içi demokrasinin kurumsallaşmadığı partilerde, tek adamın veya gurubun karar verme yetkisini ele aldığından” bile bahsetmiş. Aynı Kilimli ilçe de yaşananlar gibi değil mi? Kilimli de partinin dörtte birinin katıldığı parti tüzüğü ve yönetmeliğine uygun olmayan delege seçimleriyle ilçe başkanlığına hazırlanan biri bence yukarıda yazdıklarından utanmalı.

         Peki, çözüm ne?

         Sarıal gibi “araştırmacı bir yazar” kitap yazarda çözümsüz bırakır mı?       Sarıal’a göre vekil maaşlarının ne kadar olması konusunda üç önerisi var.

         İlk önerisi şu; yoksulluk sınırının 3200 TL.  3 katı 9.500 – 10.000 gibi bir rakam.

İkinci önerisi şu. “Emeklilerin, asgari ücretlilerin, memurların veya en yüksek dereceli devlet memuru vs. birinin aldığı maaş baz alınır, ona endeksli katlar şeklinde vekil maaşları belirlenir”    

          Bu kesimlerin maaşları arasında bir eşitlik yok, ancak Sarıal detaya girmemiş.

Üçüncü önerisi ise; AB ülkeleri arasında verilen vekil maaşları TL’ye çevrilerek ortalaması alınır, Ülkemize uygulanır. Enflasyon oranında yıllık artışlarla sürdürülür.

           Sonunda şu görüşünü belirtmiş Sarıal; “Ülkemizde 15 bin TL’yi geçen vekil maaşları tam bir soygundur” demiş. (M.E s-170-171)

           Peki; vekillerin bu ayrıcalıkları nasıl engellenir?

           Şimdi sıkı durun!

           Sarıal bu konuda da iki müthiş öneri getirmiş. Nasıl düşünemediğinize şaşıracaksınız.

           İlk önerisi “yazarın, okura notu” bölümünde şöyle diyor!

          “Aslında bize bir diktatör gerek. Öyle bir diktatör ki halkının sevgilisi olmuş. Her gün halkı için didinen, yapacağı her işi halkının yararını düşünerek yapan; parada pulda çokça gözü olmayan bir diktatörümüz olmalı. Bir diktatör kısa bir emirle, devletin il, ilçe yöneticileri aracılığı ile her şeyi çözüyor. Kaynaklar devletin elinde, kimsecikler aç ve açıkta kalmıyor. Herkes işinde gücünde. Ne alâ!

          Şefkatli kollarını açtığında tüm ulusu kucaklayacak, saracak kadar uzun kolları olan, iyi ve adil bir diktatör. İşte belki o zaman Meclis’te, bu kadar vekili, bakanları, bakmayanları ve onların tosuncuklarını sırtımızdan atmış oluruz.“

          Nasıl ama halkının sevgilisi bir diktatör! Dünya tarihinde böyle bir diktatör öneren ilk sosyal demokrat, devrimci, Kemalist Atatürkçü herhalde araştırmacı yazar Sarıal’dır. Şaka gibi, çözüm için diktatör önermiş kafaya bakar mısınız.  

         İkinci önerisi ise şu!

         "Bendeniz 2011 Genel Seçimleri’nde milletvekili adaylığına başvurdum. Seçilemeyecek sıraya aday olarak koydular.”

         Sarıal’ın bunu bilen dostları yazdıklarını okuyunca, “Erol olsaydı bu parayı almaz mıydı?” şeklinde bana takılmışlar” diyor.  

         Çözüm: “Parayı alıp almamak ayrı bir konuda benim gibi beş milletvekili meclis’te yer alsaydı bu tür ayrıcalıklar o Meclis gündemine taşınamazdı.” (M.E s-172)   

         Güler misiniz ağlar mısınız bilemem Sarıal gibi beş milletvekilimiz olmadığı için milletvekillerimiz saltanat sürüyor. Bu kitabı yazan biri milletvekili ayrıcalıkları ile gelen yasa tekliflerine muhalefet milletvekillerinin “hayır” dediğini nasıl bilmez.

         Geçtiğimiz günlerde bakanların 1.derece yakınlarının sağlık giderlerine CHP’de 139, İyi Parti de 39 HDP’ de 67 milletvekili var bunlar ayrıcalık getiren yasanın kabul edilmesini engelleyemedi Erol Sarıal yanına beş kişi alıp bu tip ayrıcalıkları engelleyecek öyle mi? Kendisini Süpermen zannediyor anlaşılan.  

         Keşke kitabında “ben bu ayrıcalıklardan faydalanmayacağım ve aldığım maaşı rahmetli Kamer Genç gibi öğrencilere burs olarak dağıtacağım” diyebilseydi. Asla diyemez çünkü Sarıal’ın cebinde her zaman akrep vardır, parayı canı kadar çok sever. İnanın milletvekillerinin tüm haklarından sonuna kadar faydalanacak bir tiptir. Meclis muhasebesinden çıkmaz.  

         Bu kitabı yazan biri karşı çıktığı ayrıcalıklara sahip olmak için üç kez milletvekilliğine aday olursa ve hala aynı yoldaysa ne kadar inandırıcı olabilir.

         Bu kitabı ve yazarını (!) neden köşeme alıp inceliyorum konusuna gelince. Kilimli ilçe başkanlığına aday olan kişinin karakterini görün anlayın ve seçilmesine katkı sağlamayıp günaha ortak olmamanız içindir.  Bu kişi ilçe başkanı olduğunda bir önceki “hanımefendiyi” mumla ararsınız. Ayrıca ilk genel seçimde milletvekilliğine aday olacak ilçe başkanlığını sıçrama tahtası olarak kullanacaktır. En önemlisi ise Sarıal, CHP Kilimli üyelerinin değil, Ali Aslankılıç’ın her dediğini yapan ilçe başkanı olacaktır.

           Devamı bir sonraki yazımda.

           TURGUT GÜVEN     

           Not: Kitaptan yaptığım alıntılarda özellikle sayfa numarası verdim. Ayrıca yaptığım alıntıların bir tek kelimesine dahi dokunmadım. Alıntılarda ki imla hataları ve anlatım bozuklukları kitabın yazarına aittir.