2019 yılında asgari ücret aylık brüt 2.558,40 TL, aylık net 2.020,90 TL, günlük brüt 85,28 TL olarak belirlenmişti.

        Bu ücreti alan çalışanlarımız 2019 yılını refah içinde geçirdiler. Okuyan çocuklarını kolejlere gönderirken, aynı Avrupa ülkelerindeki emekliler gibi yaz tatilini Avrupa ülkelerinde yapanlar oldu. Hatta erken emekli oldukları için batan İskandinav ülkelerinde yoksulluğu yerinde görmeye giden meraklı asgari ücretliler bile oldu.  

        Şakayı bırakıp gerçek yaşama dönelim. 7 Milyonun üzerinde asgari ücretli var ve asgari ücret 10 milyondan fazla insanımızı ilgilendiriyor.

         Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 1 Ocak 2020'den itibaren geçerli olacak asgari ücretin tespiti için pazartesi günü saat 14:00'te toplanacak. Büyük bir ihtimalle yine dağ fare doğuracak.

        Peki; nedir asgari ücret?

        Bir insanın en temel ihtiyaçları olan, beslenme, barınma, giyim, ısınma, ulaşım gibi ihtiyaçlarını karşılamasına yetecek şekilde düzenlenen, bir çalışana verilebilecek en düşük ücret anlamına gelir. Devletin, belli temsilcilerin katılımıyla her sene güncellediği asgari ücret tutarı ülkede hangi iş kolunda ve hangi yasaya tabi olursa olsun, bir işçiye verilebilecek en düşük maaşı temsil etmektedir.

       “Bir işçiye devlet tarafından belirlenen asgari ücretin altında bir ücret ödenemez” denilse de bu kural ülkemizde geçerli değildir. Aşağıda değineceğim..

        Asgari ücret Aralık ayı içinde belirleniyor. Aralık ayı öncesi asgari ücretin işçi tarafını oluşturan üç sendika konfederasyonu bir araya gelip, talep edecekleri asgari ücreti önceden belirledi. Türk-İş temsilcisi bu hesapla masaya oturacak. Tabi ki kendi hesabıyla da masadan kalkacak. Çünkü Türk-İş Başkanı Ergun Atalay’ın Toplu İş Sözleşmelerinde üyesi işçileri nasıl sattığını Türk Halkı açık kalan mikrofon sayesinde öğrenmişti. 

        Asgari ücretin en yüksek olduğu ülkelerden biri de İsveç. Bu ülkede asgari ücret sektörden sektöre değişse de ortalama en düşük seviye 13.000 kron civarında (7.800 TL). Bizde 2.020,90 TL. Geçen yıl asgari ücrete yüzde 26,05, yani 417 TL zam yapılmıştı.

       Asgari ücretin belirlendiği komisyonda yasa gereği 5 işçi, 5 işveren ve 5 devlet temsilcisi bulunuyor.  Siz devlet temsilcisi 5 kişiyi işveren tarafına yazın ve işveren temsilcisini 10 kişi olarak düşünün. Bu durumda işçi temsilcileri 10 kişiye karşı mücadele ediyor! Tabi ediyorsa.

       Üç sendika konfederasyonunun bir araya geldiğini yazdım. Sonuçta masada sadece DİSK yalnız başına kalır. Çünkü daha önce gördük yaşadık. Türk-İş ve Hak-İş sözle mücadele eder, iş eyleme geldiğinde ortalarda göremezsiniz.

       Asgari ücret komisyonu toplanmadan önce tarafların ücret konusunda düşünceleri de basına düştü. Siyasi iktidar Yeni Ekonomi Programı’na göre 2020 yılı enflasyon hedefi olan yüzde 8.5 oranında artış yapma düşüncesinde. Buna göre bürüt asgari ücret 2 bin 775 TL'ye, net asgari ücret de AGİ hariç 2 bin 191 TL'ye çıkabilir.

       Merkez Bankası enflasyon raporunda 2019 yılı enflasyon tahmini yüzde 12 seviyesinde. Komisyon bu oranı esas alırsa brüt asgari ücret 2 bin 865 TL'ye, net asgari ücret de AGİ hariç 2 bin 262 TL'ye yükselir.

       DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, IMF’nin çizdiği çerçeveye uygun olarak ücretlerin hedeflenen yüzde 8,5 üzerinden yapılmak istendiğine dikkat çekerek devletin bütün hizmetleri, harçlar ve vergileri kapsayan “yeniden değerleme oranı”na 1 Ocak’tan itibaren yüzde 22 buçuk zam yapılacağını hatırlattı. Çerkezoğlu, “Neden bu zammı işçi için gündeme almıyorsunuz, işçinin emekçinin değeri daha mı az?” diye sordu.

      Üç konfederasyonun ortak talebi asgari ücretin vergi dışı kalması yönünde. Ancak bu isteklerinde ne kadar samimi oldukları tartışılır. Sendikalar eğer bir talepte bulunacaksa bu taleplerini işveren kesimine bildirir, kabul edilmediğinde laf üretmez, “ne yapalım vermiyorlar” demez. Üretimden gelen gücünü kullanır. Ülkemizde bunu yapacak sendika ne yazık ki göremiyorum.

      Yine yakın zamanda yaşanan bir olayı hatırlatayım. 22 adet yeni vergi paketi mecliste görüşüldüğü günlerde Türk-İş Başkanlar Kurulu Ankara da toplandı. Aldıkları karar işçilerden imza toplayarak yeni vergilere karşı çıkmak oldu. Zonguldak’ta Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) maden işçilerinden haliyle imza topladı.. Şimdi sorsanız “zamlara karşı direndik” diyeceklerdir.

       İşçiler üretimden gelen güçlerini kullanmadıkları sürece siyasal iktidar ve işveren tarafından sömürülmeye razı demektir. Sapsarı olmuş sendikaların bu oyununu bozacak olan yine işçilerin örgütlü gücüdür, unutmayın.. 

       Yukarıda  “Bir işçiye devlet tarafından belirlenen asgari ücretin altında bir ücret ödenemez” denilse de bu kural ülkemizde geçerli değildir, nedenine aşağıda değineceğim demiştim..

        Bakınız ülkemizde asgari ücretlinin çalışma süresi haftalık 45 saattir. Haftada 5 gün çalışan bir asgari ücretli günde 9 saat çalışıp iki gün tatil yapacak demektir. Günlük 9 saatin üzerinde çalışıyorsa saatlik ücretine %50 zam verilir. Yasa özetle böyle.

        Her gün alış-veriş yaptığınız süpermarketlerden herhangi birinde size yardımcı olan çalışanın kulağına eğilip “günde kaç saat çalıştığını” sorun bakalım ne cevap alacaksınız.

         Ben genel de sorarım en az 10-12 saat arasında çalışır. Bunun karşılığında ücretine çok az bir ilave yapılır ve haftada 1 gün tatil yapar. Ülkemizde asgari ücretli birde bu yönüyle soyulur.   

         Çünkü hakkını arayacak sendikası yoktur ve bu tip işlerde sendikal örgütlenmeye müsaade edilmez. Ülkemizde asgari ücretlinin büyük bir bölümü sendikasız çalışır. 

         Fazla çalışan için devlet ne yapar! Devletin bütün mercileri asgari ücretlinin uğradığı kıyımı yıllardır uzaktan izler. Asgari ücretli çalışan da bu durum karşısınca çaresizdir boynunu büker.

         Kimsesizlerin kimsesi siyasal iktidar ise ülkemizde kendi eliyle yarattığı bu kıyımı görmez..

         TURGUT GÜVEN