Zonguldak il Müftülüğü'nde yaşanan olaylarla ilgili çok ciddi iddialar var. Zonguldak İl Müftülüğü'nden gizli bir tanığın Kariyer Medya'ya ulaştırdığı mektupta, Zonguldak İl Müftüsü Aşır Durgun ile ilgili iddia ettiği bilgiler dudak uçuklatacak türden.
Devletin kurumunun devletten vergi kaçırması, Tük Diyanet Vakfı'nın paralarının vadeli hesapta tutulması, faiz haram diye fetva verilirken, kendilerinin paralarını katlamanın yolunu faizde buldukları en önemli iddalar arasında. Kayıt dışı satış ile devletten vergi kaçırıldığı, bu satışlardan elde edilen gelirlerin ise keyfi olarak harcandığı iddia ediliyor.
Zonguldak Vergi Müfettişlerinin ve Zonguldak Cumhuriyet Savcılığının bu suç duyurusu şeklindeki mektubun yayınlanmasının ardından harekete geçmesi bekleniyor.
Zonguldak Müftülüğü'nden gizli tanığın mektubunu olduğu gibi yayınlıyoruz;
İşte o mektup ve İl Müftüsü Aşır Durgun İle İlgili İddialar;
"Zonguldak İl Müftülüğünde olanlarla ilgili aşağıda yazdığım her konu delilli ve ispatlıdır. Herkesin bildiği ancak kitabına uydurulduğu için sadece magazin değeri olan onlarca konudan bahsetmiyorum bile.
Gelelim asıl konuya;
Müftü İçin Çerez Parası
İl Müftülüğünün girişinde bir kitap satış dükkanı bulunuyor. Buradan sadece müftülük personeli değil, vatandaş da yararlanabiliyor. İçeri giriyorsunuz, istediğiniz kitabı alıyorsunuz, kasaya ödemenizi yapıyorsunuz ancak kredi kartı yok ve sadece nakit ödeyebilirsiniz. Buraya kadar her şey normal. Anormallik bundan sonra başlıyor. Aldığınız bu kitabın fişini istiyorsunuz ama veremiyorlar. Çünkü vergi levhaları, yazar kasaları, el ile kesilen fişleri yok. Yani devletin kurumu devletten vergi kaçırıyor.
Elde Edilen Gelir Kayıt Dışı
Peki buradan elde edilen gelirler nerede kullanılıyor? Tam da başlıkta ifade edildiği gibi müftülükte tüketilen çay, şeker gibi ihtiyaçların yanı sıra il müftüsü ve yardımcıları için çikolata ve çerez alınıyor. Gerekli tabii. Ama buradan elde edilen gelir tamamen kayıt dışı.
Keşke müftü bey Türkiye Diyanet Vakfı'nın paralarını vadeli hesapta değerlendirdiği gibi bu paraları da helalinden (!) katlamanın bir yolunu bulsaydı. Yatırım tavsiyesi olmamakla birlikte, fonlarda, borsada, kriptoda değerlendirmesini tavsiye edebiliriz. O zaman çerezin yanına boğazını ıslatacak soğuk bir şeyler de alabilecektir.
Lojman Muamması
Tepebaşı Mahallesi'nde eskiden jandarma karakolu olan hazineye ait yer müftülüğe tahsis edilmiş. Müftülük vatandaştan toplanan yardımlarla yatılı hafızlık kuran kursu yapmış. Allah kabul etsin. Tabi kursu yaparken kursun yanına 11 dairelik bir de lojman yapıvermişler. Arazi hazinenin olduğu için lojman da Milli Emlak'a devredilmiş. Bu lojmanda oturmak için memurlar sıraya girmiş, hatta aldığımız bilgilere göre çoğunun sözleşmesi imzalanmış. Ama bir 'el'in müdahalesi ile tahsisler iptal edilivermiş. Ortada kalan personelin sesi çıkmıyor. Hepsi hocaefendi oldukları için efendiliklerini muhafaza etmek istemişler sanırım. Bu olaydan sonra aylardır boş kalan daireler var. Devletin lojmanını babasının dairesi gibi istediği kişilere veren/vermeyen müftü devletin kira gelirine engel olmakta ve kamuyu zarara uğratmakta.
Ele verir talkını
Geçtiğimiz Kurban Bayramı'nda İl Müftüsü Aşır Durgun, Türkiye Diyanet Vakfı organizasyonu ile ve ücreti mukabil Kırgızistan'a gitti. Kırgızistan'a Çaycuma üzerinden uçak olmadığı için de İstanbul Havalimanına gitmesi gerekiyordu. Koskoca İl Müftüsü İstanbul'a otobüsle gidecek değil ya. Makam arabasına bir onay, doğru İstanbul'a... Malum tasarruf tedbirleri olduğu için de şoförüne ve kendine yolluk yazmamış. Ama makam arabasına yakıtı cebinden mi koydu? Bilinmez...
Zaten daha önce de deprem bölgesine gittiği özel aracın yakıtını Türkiye Diyanet Vakfı üzerinden karşılamıştı. Yol hali, acıkıp susarlarsa diye de Kızılay deposundan kek, meyve suyu ve şişe su aldığı söyleniyor olsa da o kadarını da yapmamıştır diye ümit ediyoruz.
Özel Kalemsiz Makam mı olur?
Acılıkta müftülüğün önündeki camiyi bilirsiniz. Burada üç kadro varmış. Biri imam, biri müezzin diğeri fazla gelir demişler ve din görevlisini Özel Kalem olarak müftülüğe görevlendirmişler. 'Ne var bunda?' diyebilirsiniz. Ama işin civcivli yanı bundan sonra... Özel kalemin yeri boş kalmasın diye başka bir camideki görevliyi de Acılık camisine görevlendirmişler.
Dinimiz zarar görmesin...
Diyanet İşleri Başkanlığı ne zaman eleştirilse bir mahalle baskısı ile karşılaşıyoruz. La yüs'el (hatasız) olması ve temiz anılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sebeple Diyanet'te 'insanların' yaptığı hatalar hemen örtbas edilmeye, eleştirenler linçlenmeye çalışılıyor.
Efendiler! Hata yapan din görevlisinin insan olduğunu unutmayın. Derdimiz dinimizi lekelemek değil, aksine lekeleri temizlemek".