“Partinin büyüğü olmak” başlığı ile yazdığı iki yazıda da partili belediye başkanlarının parti içi seçimlerdeki davranışlarını yazacağımı belirtmeme rağmen gündem nedeniyle mümkün olmamıştı. Bugün o sözümü yerine getireyim..

        Belediye başkanları da aynı milletvekilleri gibi parti seçmeninin ve üyesinin verdiği oy ile seçiliyor. Bu nedenle belediye başkanlarının parti içi seçimlerde taraf olması, adaylardan birini açıktan desteklemesi bana göre doğru bir davranış değildir.

        Çünkü taraf olduğu kişi gibi karşısına aldığı kişi de ona oy verip belediye başkanı seçilmesini sağlamıştır. Kimi kimden hangi vasfı ile ayırıyor ve destekliyorsun?      

        İşte belediye başkanının taraf olması (desteklediği adayın işine gelse de) karşısına aldığı kişi ve onu destekleyenlerce belediye başkanı hedef tahtasına koyulmakta, partide bölünme parçalanma kaçınılmaz olmaktadır.

        Şimdi dönelim son kongrelerde belediye başkanlarının durumuna.

        CHP uzun yılardır belde örgütlerinde seçim yapmıyor. Belde belediye başkanları CHP’liyse belde örgütlerini onlar belirliyor, beldenin ihtiyaçlarını ve harcamalarını onlar karşılıyor. Seçim zamanı da belde başkan ve yönetimi o belediye başkanının tekrar aday olmasını istiyor. Anlayacağınız al gülüm ver gülüm durumu. Çatalağzı ve Muslu böyledir. Belde binalarına ne zaman giderseniz gidin kapalıdır. Seçimde seçime açılırlar.

        Parti hiyerarşisine göre belde, İlçe ve il başkanları belediye başkanının amiridir. Ancak bu durum CHP’de tersine dönmüş belediye başkanları “ben halkın oyu ile geldim” anlayışı ile belde, il ve ilçe başkanlarını yönetir duruma gelmiştir.

        Belediye Başkanlarının CHP’li olduğu her belde, il ve ilçede ast üst sorunu yaşanıyor.

        Örnek mi? Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık CHP’ye geldiği günden bu güne sorundur. Bu güne kadar anlaştığı ilçe başkanı olmadığı gibi Milletvekilleri ile de kavgalıdır.

        Yerel seçimler sonrasında ilçe yönetimi paramparça oldu, yerine kayyum atandı, ilçe seçimlerinde koca Ereğli’de kimseyi bulamamış gibi eşi hanımefendiyi ilçe başkanı yapmaya kalktı. Bu nedenle CHP genel merkezi seçim yapmaktan vazgeçti. Adamdaki cesareti, partiyi tamamen ele geçirme hırsını görebiliyor musunuz? CHP Genel Merkezi ise seçim kazandı diye böyle birinin yaptıklarına seyirci kalabiliyor çok yazık.

        İl kongresinde “Hakkı Güney’e minnet borcum var” diyerek onu destekliyor, diğer listede kurultay delegesi yazılmayınca “iki listede de olmalıydım” diyerek isyan ediyor.

       Siyasi arsızlığa ve yüzsüzlüğe bakar mısınız?

       Eğer Hakkı Güney’e minnet borcun varsa bunu kendi cebinden öde parti geleceğinden neden ödemeye kalkıyorsun? Sen kimsin ki her iki listede de kurultay delegesi olacaksın. Sen kimsin CHP sayesinde Belediye başkanı oldun be adam. CHP kimliğini bıraktığında sıfırsın. Adamdaki kibre ve kuruntuya bakar mısınız?   

        Bakınız bu şahsı anlamanız için bir olaydan bahsedeyim. Beyefendi Erdemir’in özelleştirilmesine karşı olan hatta eylemler yapan biriydi değil mi?  Özelleştirmeye karşı olan biri Gazhane mevkiinde belediyeye ait Ereğli insanının gidip nefes aldığı, eşi, dostuyla buluşup sohbet ettiği belediye tarafından işletilen üç çay bahçesini özelleştirmeye kalkar mı? Beyefendi buna cüret etti ve partililer müsaade etmedi. Dengesizliği anlıyor musunuz?  

        Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı ilçe yönetimi ile sürekli sorun yaşamış, CHP Genel Merkezi tercihini Çaycuma’da seçimi kazanmak adına ilçe başkan ve yönetimini görevden almış, kendisine uygun bir ilçe başkanı atamıştı.

        CHP Genel Merkezinin yaptığı bu uygulama doğru değil. Kantarcı çok çalışkan, başarılı Çaycuma’nın çehresini değiştirmiş işler yapmış olabilir. Partinin işleyişini değiştirmeye hakkı olduğunu düşünmüyorum. İlçe Kadın Kolu Başkanının kurultay listesinde olmasına itirazını ise anlayabilmiş değilim.   

        Alaplı Belediye Başkanı Nuri Tekin kafasına uygun bir ilçe başkanını açık açık desteklemiş, ilçe başkan ve yönetimi avucunun içindedir. Bu ilçede örgütsel sorunlar yaşanıyor mu? Hem de nasıl, tabi ki kimse sesini çıkarmak istemiyor yerel seçimlerde gereğini yapmak üzere susuyor.

        Kilimli ilçeyi eski belediye başkanı Ali Aslankılıç’ın yönettiğini ve son ilçe seçiminde de etkili olduğunu bilmeyen var mı? Kendisine göbekten bağlı bir kuklayı oraya oturttu gelecek yerel seçimi bekliyor.

        CHP’nin elinde olan tüm belediyelerde belde, ilçe ve il örgütlerinde durum budur ve durum CHP’yi felç etmiş durumdadır.   

        Tüm bu yaşananlardan sonra sorulması gereken önemli soru şudur! Eski milletvekilleri gibi belediye başkanları da neden parti içi seçimlerde taraf oluyor?

        Bu sorunun cevabı da bana göre oldukça basit ve nettir. Aynı milletvekilleri gibi belediye başkanları da tekrar aday olabilmek için bu müdahaleleri yapıyor. Hiç biri partinin başarısını, geleceğini düşünmüyor, sadece kendi çıkarları için bencilce davranıyorlar.

        En üzücüsü nedir biliyor musunuz?

        Eski Milletvekilleri ve belediye başkanları kendilerinin aday olmadığı hiçbir seçimde ortaya çıkıp çalışmazlar. Siz hiç aday yapılmamış eski bir milletvekilinin yerel veya genel seçimde alanlarda partisi için çalıştığını gördünüz mü? Aday yapılmadığında kızıp ekibine “CHP’ye oy vermeyin” diyen bile vardır.  

        Aynı durum belediye başkanları içinde geçerlidir? Belediye başkanları da kendilerinin aday olduğu seçimlerde canla başla çalışır, başkası aday gösterildiğinde çalışmaz hatta oy bile vermez. Genel seçimlerde ise “ben herkesin belediye başkanıyım taraf olamam” diyerek saçmalar.   

        Sonuç olarak; CHP üyesi kendi iradelerine ipotek koyan milletvekili ve belediye başkanlarına itibar ettiği sürece çıkmaz sokakta siyaset ve kısır döngü devam edecektir.

       Çıkar yol, kimsenin adamı olmadan CHP’nin altı okunu rehber edinmekten geçer. Siyasi arsızlık ancak o zaman son bulur.

      TURGUT GÜVEN