Bu günkü yazım biraz özel olacak. Siyasi arenadakilerden daha çok, hayvan severlerin ilgisini çekeceğini düşünüyorum.

        Ben İnağzı’da bahçe içinde bir evde doğdum. O günlerdeki imkânlara göre bir çiftlik evi demek yanlış olmaz. Kapımızda her zaman kedi, köpek, inek, tavuk bazen kaz, ördek, tavşan hatta ihtiyacımız gereği eşeğimizin dahi olduğunu hatırlarım.

        Bizimle yolları kesişip yaşayan tüm hayvanların bende acı ve tatlı anısı var. Evde kedilerle yatağımı paylaştığım, onların mırmır sesleri ile uyumayı hep özlemişimdir.

        Kapımızda köpeğimizin olmadığı hiçbir dönemi hatırlamıyorum. Çocuk yaşlarımda renkleri nedeniyle adı Sarı, Arap, berduşluğuyla Tarzan, Heppi, Dasti, kurallara uymaması, başına buyruk davranışları ile Haydut gibi unutamadığım zaman zaman sohbetlerde anılarından bahsettiğim köpeklerim oldu.

        Ve en son Şila.

        Yıl 2006. Şila, kızım ve oğlumun bir tatil dönüşü Burdur da terkedilmiş olarak rastladıkları küçük yavru av köpeğiydi. Kahverengi gözleriyle çok çekiciydi ve alıp geldiler tabi. Şila’nın diğer köpeklerimden bir farkı vardı onu atmış daireli bir apartmanın 10.katındaki bir dairede büyütmek zorundaydık.

        Küçük yaşta asansöre binmesini, asansörün kata gelip “tık” sesi ile kapısının açılacağını, 10.kattan zemine inene veya çıkana dek başının okşanmasını bize öğretmesi küçük marifetlerindendi.

        Kısa sürede ailenin bir parçası, benim ise ilk torunum oldu. Çocukların sabah işe giderken “Deden seni gezdirecek” dendiğinde kapının önünde beklemesini veya “ deden nerede” dendiğinde bana bakmasını kısa sürede öğrenmişti. Ailenin tüm fertlerini ismi ile tanıyordu.

        İlerleyen yıllarda dışarıya fazladan çıkıp gezmek için hiç gezmemiş numaraları yaptığını görmenizi isterdim.

        Şila dört yaşına geldiğinde Güneş doğdu. Güneş eve geldiğinde Şila’nın ne olduğunu anlayamayıp hırladığını hatırlıyorum. Önce kıskandığını, Güneş büyüdükçe onu sahiplendiğine de şahit olduk. Güneş yeni yürümeye başladığında Şila’ya tutunuyor, Şila onu düşürmemek için yerinden kıpırdamıyordu. Güneş yatağında ağladığında ilk duyan Şila’ydı.

        Güneş ile Şila birlikte büyüdüler. Şila’nın evde her akşam oturduğu bir koltuğu ve yattığı bir yatağı vardı. Koltuğuna bir başkasının oturduğundan hiç hoşlanmaz, oturana hırlayarak tepkisini gösterirdi.

        Eve geleni ilk karşılayıp sevgisini gösteren oydu. Eve gelen misafire bir süre kendini sevdirip, sonra köşesine çekilirdi. Evde yalnız kaldığında bir yaramazlık yaptıysa, kendisini masanın altında başı öne düşmüş halde bulurduk.

        Yaz aylarında bizimle birlikte mecburen Kilimlinin yolunu tutuyor, böylece apartman yaşamından kurtuluyor, burada her istediğinde kapıyı açıp dışarı çıkabildiği için daha mutlu oluyordu.  

        2019 yılının Eylül aylarında Şila idrar yollarında sorun yaşamaya başladı. Ankara’ya döndüğümüzde getirdiğimiz hayvan hastanesinde Şila’nın idrar yollarında bir kitle olduğu tespit edildi. Ameliyatla alınan kitle tahlile gönderildiğinde kanser olduğu ve vücuduna yayıldığı anlaşıldı. Ameliyat sonrası yapılan tedavilerin Şila’nın sağlığına kavuşması ne yazık ki mümkün olmadı.

        Kanser annem, babam ve iki ablam sonrası köpeğimiz, dostumuz Şila’yı da bulması bir başka şanssızlığımızdı.

        Üç seans aldığı kemoterapi tedavisi sonunda yürüyemez duruma geldi. Çocuklarla birlikte acı çekmesini önlemek adına uyutma kararı almak zorunda kaldık. 08 Cumartesi günü çok zor aldığımız kararı ne yazık ki uygulayıp Şila’yı tedavi gördüğü hastanede uyutup daha önce giden sevdiklerimizin yanına gönderdik.  

        Tedavisi sırasında Şila’yı bize döndürmek adına canla başla mücadele eden Petcode hastanesinde Veteriner Nedime Atagür ve hocası Ateş Barut’a ilgi ve alakaları için minnettar olduğumu belirtmek isterim.

        Şila’yı Cumartesi günü sonsuzluğa uğurladık. Evimizden ayrılan bir köpek değildi, sizlere abartılı gelmesin ama sonsuzluğa uğurladığımız evimizin bizimle birlikte sevinen ve üzülen bir ferdi, dostumuz, canımızdı.  

        14 yıl bizimle yaşadı Şila. Onda birçok insanda olmayan özelliklere tanık olduğumuz için onu daha da çok sevdik.  

        Şila asla riyakâr, ikiyüzlü, sahtekâr değildi. Şila gerçek bir dosttu. Çevremdeki ikiyüzlü riyakârları gördükçe sanırım Şila’nın dostluğunu çok özleyeceğiz.

        Sosyal medyada taziyede bulunup acımı paylaşan tüm dost ve arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

        Ölüm, yaşamın kaçınılmaz bir sonucu, insan veya hayvan hiç fark etmiyor sonuçta bir can kaybediyorsunuz.

        TURGUT GÜVEN