MADENCİLER DİRENİYOR.!

         Soma ve Ermenek’te maden işçilerinin hak arayışları tüm ülkenin gözleri önünde yıllardır devam ediyor.  

        Soma’da Uyar Madencilikte işten atılan 748 işçi 7 yıldır ödenmeyen tazminatları için mücadele ederken, Ermenek’teki maden işçileri aylardır ödenmeyen ücretleri için eylem yapmıştı. Eylem yapan madenciler tazminatsız olarak işten atılınca Soma’lı maden işçileriyle eşzamanlı Ankara yürüyüşü başlatmışlardı.

        Soma’lı Madencilerin önü Manisa Salihli de, Ermenek’li madencilerin yolu ilçe çıkışında jandarma ve polis gücü ile kesilmiş, eyleme katılan madencilerin bir kısmı gözaltına alınmıştı.

        Madenciler ile Jandarmanın karşı karşıya gelişleri yandaş medya dışında tv kanallarına haber olmuş, karşılaştıkları muamele vicdan taşıyan insanlarımızı ekran başında isyan ettirmişti.

        Soma ve Ermenek Maden işçileri ne istiyor.?

        Emeklerinin karşılığında hak ettikleri kıdem tazminatları ve maaşlarını!

        Hani AKP iktidarı kimsesizlerin kimsesiydi?

        Hani AKP iktidarı kul hakkından korkar, tüyü bitmemiş yetimi koruyup kollardı.

        Bunların tamamı siyasi palavradır. Yaşayarak gördük öğrendik.

        Maden işçilerinin eylemleri neden valilik emri ile jandarma tarafından kesiliyor?

        Covit 19 salgını nedeniyle değil mi?

        AKP iktidarının kendi çıkarlarından başka peşine düştüğü hiçbir şey olamaz. Madencinin hakkını vermeyen AKP sağlığını mı düşünecek? Bu tip eylemleri salgın nedeniyle yasaklayan AKP kendi üyesinin sağlığını düşünmüyor mu? O halde ilçe ve il kongrelerini nasıl yapıyor. Çocuk mu kandırıyorsunuz geçin bu işleri. Hatta birazda utanın bu gerekçeyi öne sürdüğünüz için yüzünüz kızarsın.   

        Bakınız bu salgını kendi çıkarları için nasıl ve nerelerde kullanıyorlar hatırlatayım. Çünkü “tek adam yönetimi” bu tip işlerden hoşlanmaz.

        Milli Bayramlarımızın kutlanmasında, sağlıkçıların hak talepleri için yapacakları basın açıklamalarında, baroların kongrelerinde, 10 Ekim Katliamının yıl dönümünde, aileler ve avukatların yapmak istedikleri basın açıklamasında, ülkemizin herhangi bir yöresinden köylülerin topraklarının, sularının, havalarının yerli-yabancı maden ve enerji firmaları tarafından yağmalanmasına karşı direnişlerinde vs.  

        Düşünebiliyor musunuz insanımızın köyüne, toprağına, ağacına, suyuna sahip çıkması bile ülkemizde yasak. Jandarma karşısındaki anası babası yaşındaki insanımıza şiddet uyguluyor.

        Oysa o köylü, maden işçisi “ana kuzusu” olarak gördüğü jandarmanın ayağına taş değdiğini, şehit olduğunu öğrendiğinde göz yaşı döker..

       18 yıllık AKP iktidarının geldiği noktayı ülkemizde hak aramanın suç olduğu şeklinde açıklayabilirim. Çünkü soda, krom ve tuz işçilerinin en dokunulmaz hakları olması gereken grevleri bile Cumhurbaşkanlığı kararıyla yasaklandı.

       Öyle inanıyorum ki, emeği ile yaşamını sürdürenler hak arama suçunu işlemeye devam edecekler.

       Madenciler İzmir depreminde yaraları sardıktan hemen sonra Ankara’ya gelip mecliste grubu bulunan siyasi partilerin temsilcileri ile görüşmek istediler. Amaç onlarında bu haklı eylemine destek olmalarını sağlamaktı. CHP, İyi Parti ve HDP’li yetkililerle görüşen madenciler, AKP ve MHP’li yetkililerle görüşemedi.

       Çünkü AKP ve MHP’li politikacılar tam o saatlerde çalışanların kıdem tazminatlarını nasıl hiç ederiz arayışı içindeydiler, bu nedenle madencilerle görüşmeyi kabul etmediler.

       Aklıma benimde içinde bulunduğum 4 Ocak 1991 tarihinde Zonguldak Maden işçilerinin Ankara yürüşünü geldi. Dünyada eşi benzeri olmayan bu başkaldırı sonunda ANAP iktidarı devrilmiş, Çankaya’nın şişmanı emekçi düşmanı Özal’ın saltanat kayığı sulara gömülmüştü..

      Çalışanların kıdem tazminatları ve maden işçilerinin hak arayışları saray saltanatını yerle bir edebilir. Çünkü dayanışma içinde, tek yumruk olmuş, örgütlü emeğin karşısında hiçbir güç duramaz.. Örgütlü güç yenilmez.

       Yazımı bir soru ile bitirmek isterim.!

       Madencilerin hak arayışları devletimizin kolluk güçleri Jandarma tarafından engellenip, emekçiler her türlü muameleye tabi tutuluyor, hatta coplanıp gözaltına alınıyorlar. Peki, bu ülkenin Jandarması, ona emir veren İç İşleri Bakanı veya daha üzerindeki yetkililer, madencilerin haklarını vermeyen, üzerine yatan iş adamının yakasına yapışıp da “madencinin alın terinin karşılığını ver ulan” diye neden demez.

      Bunu yapmak çok mu zor!

      Soruma yine ben cevap vereyim.

      Gençlik yıllarımda öğrendiğim bir gerçek gün ışığı gibi ortada.. Polis ve Jandarma egemen güçlerin koruyucusudur. Ülkemizde egemen güç sermayedir. Siyasi iktidar da (AKP) sermayenin emrindedir.

 

      TURGUT GÜVEN