Bir insan daha anne karnındayken bile cinsiyet ayrımcılığına maruz kalıyor.

Aslında insanlık bu davranışla faciayı kendi yaratıyor.

Facia mı?

Evet, facia…

 

Erkek olmadığı için babası tarafından boğularak öldürülen kız çocuğunun babası tarafından öldürülmesi faciadır.

Erkek doğmadıkları için anne ve babalar tarafından psikolojik baskılara maruz kalan çocukların durumları faciadır.

Kız çocukları oldukları için eğitimlerini tamamlayamadan erken yaşta evlendirilen kız çocuklarının durumu faciadır.

 

Hatta öyle ki, hiç okul hayatına ayak basmadan evlendirilen kız çocuklarını saymıyorum bile.

Köy okullarından birine gidin, kız öğrencilerin sayısı azdır.

Ben bir okul müdiresine bir kız çocuğu için ‘neden okula gelmiyor’ diye sorduğumda aldığım yanıt; ‘’Öğrencimiz erken evlendirildiğinden ve hamile olduğundan dolayı okula gelemiyor’ oldu.

Donmuş kalmıştım aldığım yanıt karşısında.

 

Belki de şu an yazacağım konu birçoğunuz tarafından kınanacak biliyorum ama söylemeliyim.

Cinsel eğilimleri farklı olan ve cinsiyet değiştirenlere karşı değilim.

Bunun tedavisi olmayan bir psikolojik ve hormon bozukluğuna bağlı bir rahatsızlık olduğunu biliyorum.

 

Toplumda LGBT’li bireylerin yaşamasına karşısınız değil mi?

Fakat bunu daha çocuk anne karnındayken ‘cinsiyet ayrımı’ yaparak sebep olan sizlersiniz.

Genç gazetecilerden Evez Hafızlı LGBT’li bireylerden olduğu için amcasının oğlu tarafından kafası kesilerek katledildi.

Aslında onun kafasını bizler kestik ve daha genç yaşamında hayatına bizler son verdik.

 

Bizler karşımızdaki kişiyi olduğu gibi kabul edemiyoruz, biz nasılsak karşımızdakinin de biz gibi olmasını istiyoruz.

Bunun başında görsellik ve kendini beğenmişliğin yanı sıra yüksek egoya sahip olmak geliyor.

‘Herkesin erkek çocuğu var, benimde erkek çocuğum olmalı’ saplantısı aslında olası facialara neden olabiliyor.

Kendimiz olmayı başarır, karşımızdaki insanı da kendimiz gibi görür, kabul edersek ne sevgiler ne de ömürler yarım kalmaz.

 

Bizler birlikte çocuk katiliyiz, güzel anıların hırsızıyız.

O masum çocukların en güzel anılarını çalıyoruz diktatörce, cinsiyetçi fikirlerimizle…

Kendi ailemizi, çocuklarımızı seçme gibi bir şansımız yok.

Burada aslında bizlere verilen mesaj, ‘şükür etmek’ ve Yaradan tarafından verileni kabul etmektir.

Yaratana, yarattıklarına şükür edelim.

Sağlıcakla kalın