TISKAOĞLU ve KAZ-TECİLER…
Nejdet Tıskaoğlu neredeyse attığı her adımı fotoğraflıyor,
Sosyal medyada paylaşıyor, ‘yancı’ gazeteciler tarafından haber değeri olmayan ziyaretler anında haberleştiriliyor.
Elinde ZONSİAD bayrağı, dergisi ve plaketi ile bol bol ziyaretler gerçekleştirip fotoğraf çektiriyor.
Bir gün yerel basında, diğer gün ulusal basında boy gösteriyor.
Kendisine göre; ‘Eve Dönüş Projesi’ni anlatıyor, Zonguldak’ı tanıtıyor.
Fakat hala kendisinden başka ne eve dönen var, ne de Zonguldak’ta Tıskaoğlu sayesinde gerçekleşmiş olan bir gelişme var.
Geçenlerde kaleme aldığım yazının hala arkasındayım.
Kendisinden başka şehre dönüp yatırım yapan bir iş insanı olmadığı sürece bu proje safsatadan öteye geçmez.
Aslında Tıskaoğlu, bu kadar uzatacağına, direkt çıkıp; ‘İlk seçimlerde milletvekili adayı olmayı istiyorum’ dese konu uzamayacak.
Eminin böyle bir açıklamayı haber yapmak için sıraya girecek birçok kaz-teci vardır.
*******
ACAYİP OLAN ŞEHİR DEĞİL, İÇİNDEKİLER…
Zonguldak’ta bazı gazeteciler yeni bir akım başlattı son zamanlarda.
‘Acayip şehirdir Zonguldak,
Garip bir şehirdir Zonguldak,
Tuhaf bir şehirdir Zonguldak,
Dolandırıcıların cirit attığı bir şehirdir Zonguldak…’ gibi.
Yani bunlara göre tüm sorun Zonguldak’ın içinde yaşayanlarda değil de, Zonguldak’ta.
Hiç biri de ‘acayipliği, garipliği, tuhaflığı’ kendilerinde görmez, görmek istemez.
Kendileri cennetin kapılarını daha dünyada iken araladıklarına inanırlar.
Zonguldak değil aslında garip ve acayip olan, kendileri!
Aynaya baksalar görecekler acayipliğin Zonguldak’ta değil de kendilerinde olduğunu, ama bunlarda aynaya bakacak yüz de yok!
******
ÇIK ORTAYA, ‘BABAM BU KİŞİDİR’ DE…
Zonguldak’ta hem siyaset, hem de ticaretle uğraşan bir isim var…
Hakkında da birçok iddia var ama en ilginç iddia ise; bir ‘üvey’, bir de ‘gerçek’ babası olduğu yönünde.
Kendisini büyüten ve ‘üvey’ olduğu iddia edilen babası tanınmış bir esnaf.
Tesadüf bu ya, ‘onun gerçek babası benim’ diye ortalıkta gezen de tanınmış bir esnaf.
Ne olacak şimdi?
İddialara göre hem siyaset, hem ticaretle uğraşan bu isim küçük yaşlarda evlatlık veriliyor.
Yıllar sonra biri çıkıyor ortaya ve sağda solda; “O’nun gerçek babası benim” diyor.
Adama sormazlar mı, ‘babası olduğunu evlatlık verdiğin çocuğun kırk yaşını aşınca mı aklına geldi?’
Sormazlar mı; ‘siyasette yönetim kadrolarında olduğu zaman mı aklına geldi?’
Ve yine sormazlar mı adama; ‘büyümüş, iş sahibi olmuş ve iyi para kazanıyor, şimdi mi aklına geldi baba olduğun’ diye?
Küçük yaşlarda evlatlık verilmiş.
Neden verilmiş belirsiz, ama ‘evlatlık verdim, gerçek babası benim’ diyen biri çıkıyor ortaya.
Biz bu iddialara pek kulak asmadık.
İnsan hayatında olabilir vakalar bunlar.
Fakat bir insanın ‘gerçek’ babasından utanması anlaşılır gibi değil.
Çıkarsın ortaya; ‘beni doğuran/doğurtan değil, beni büyütendir anne ve babam’ dersin olur biter.
Ne gerek var şehrin kan emici 3-5 gazetecisine gerçekleri yazmasınlar diye sus payı vermeye.
*******
BENİMLE ZAMAN KAYBEDECEĞİNE…
Meslekte biri var, insanları kullanmayı çok sever.
Beni kast ederek ‘kıskançlık krizi’ geçirdiğimi ima etmiş köşe yazısında(!)
Hakkında, malum bir gazeteci tarafından yazılan, yenilir-yutulur bir tarafı olmayan iftiralar karşısında dut yemiş bülbüle dönen bu gazeteci, ‘hiç de bel altı olmayan’ ve birçok gazeteciye hitaben yazılmış bir haberimizden dolayı üzerine alınıp bizi ‘kıskanç’ ilan etmiş.
Eski dostluğun hatırına tutarım dilimi ve kalemimi.
Sana önerim; benimle zaman kaybedeceğine, hakkında çirkin iftiraları yazılarından eksik etmeyen malum gazeteci ile oyalan.