Dünya çevre Günü nedeniyle Çaycuma’da bir konferans veren Prof. Dr. Ali Osman Karababa, “Ben bir halk sağlığı hekimiyim. Ülkedeki kanserli hasta sayısını bilemiyorum. Çünkü o verileri bize vermiyorlar. Bu bilgiler çeşitli gerekçelerle halktan gizleniyor” dedi.

 

Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında Çaycuma Belediyesinin konuğu olarak bir konferans veren Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı eski Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa dünyanın çok büyük bir ekolojik tehdit altında olduğunu söyledi. Çaycuma Belediye Başkan Vekili Cengiz Gökçe, CHP Çaycuma İlçe Başkanı Şeref Köktürk, Çaycuma Kent Konseyi Başkanı Berna Çimsalan Özyurt ve öğrencilerle ilgili bir kalabalığın izlediği konferans Çaycuma Kültür ve Sanat Merkezi’nde yapıldı. Sunumuna Filyos Vadisi’nden çekilmiş fotoğraflarla başlayan Karababa, Filyos Vadisi Projesi ile buralara sanayi tesisi planlanmasının yanlış olduğunu söyledi. Irmağın oluşturduğu toprağın çok değerli olduğunu söyleyen Karababa, tarım topraklarının mutlaka korunması gerektiğini dile getirdi. Çevrenin, çevreleyen ve çevrelenen olmak üzere iki öğesi olduğunu söyleyen Karababa, “Genellikle çevrelenen bir organizma yani biziz. Çevreleyen de onun geliştiği ve faaliyet gösterdiği ortamı anlatmaktadır. Çevre sözcüğü organizmanın dışında kalan ve organizmanın biyolojik doğasını etkileyen bütün faktörleri kapsar. Çevre Kanunu ise çevreyi, canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam olarak açıklar. Ekoloji ise Canlıların hem kendi aralarındaki hem de çevreleriyle olan ilişkilerini tek tek veya birlikte inceleyen bilim dalıdır. Bu ilişkiler birey ile başlar biyosfere kadar devam eder” dedi.


 

DOĞAYI TAHRİP EDECEK TEKNOLOJİLERDEN UZAK DURULMALIDIR

Örnekleriyle birlikte Türkiye’de çevrenin iyi korunmadığını söyleyen Karababa, “Büyük endüstriyel tesisler, bilinçsiz tüketim, imzaladığımız uluslararası sözleşmelere aykırı şekilde yapılan sanayi yatırımları ülkenin tüm doğal değerlerini tehdit ediyor. Yüksek düzeyde karbon salınımı yapan termik santraller, çimento fabrikaları, demir çelik fabrikaları havamızı, suyumuzu, toprağımızı kirleterek sağlığımız etkiliyor. Havadan, sudan, toprakta yetişen bitkilerden aldığımız zararlı maddeler bizi hasta ediyor, kanser yaygınlaşıyor. Ben bir halk sağlığı hekimiyim. Ülkedeki kanserli hasta sayısını bilemiyorum. Çünkü o verileri bize vermiyorlar. Bu bilgiler çeşitli gerekçelerle halktan gizleniyor.  Çevre sorunları daha anne karnından bizleri etkiliyor. Yarattığı fiziksel, kimyasal kirlilik,  doğumsal anomali, organ işlev bozukluğu, erken çocukluk dönemi kanserleri, çocukların alerjik bünyeli olması gibi birçok sağlık sorununa yol açıyor. Bu yüzden çevrenin korunması çok önemli. Ben sanayileşmeye karşı değilim, ama doğanın korunması hepsinden önemli, önceliği buna vermeli, doğayı tahrip edecek teknolojilerden uzak durulmalıdır” dedi.

 

NÜFUSUN % 15’İNİ OLUŞTURAN GELİŞMİŞ ÜLKELER, GELİRLERİN % 85’İNE SAHİP

İnsanlığın sözde “modern çağı” insanın biyolojik, kültürel, ekonomik ve sosyal olarak gelişmesine ve dünyaya yayılmasına (istila etmesine) bağlı olarak yeni bir süreç başladığını söyleyen Karababa, “Yaşamak, temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için kullandığımız kaynakların toplamı Ekolojik ayak izimizi oluşturur. Bu iz ölçülürken tükettiğimiz, gıdalar, bitkisel ve hayvansal ürünler, deniz ürünleri, orman ürünleri,  yapılaşma gibi kullandığımız unsurlar, ormanların fosil yakıtların kullanılmasından kaynaklanan karbon salımını hesap edilir. Bu kaynakları tüketirken doğal döngülere havaya, suya, toprağa kattığımız olumlu etkiler belirlenir ve bunların hepsi ekolojik ayak izimizi oluşturur. Türkiye’nin biyokapasitesi, kişi başına 1,7 birimken, kişi başı ayak izi 3 birimi karşılık gelmektedir. Bu gelişmiş ülkelerde çok daha yüksektir. Dünya nüfusunun yüzde 15’inin oluşturan gelişmiş ülkeler, tüm gelirlerin yüzde 85’ine sahiptir. Enerjinin yüzde 70’inin doğal kaynakların yüzde 88’ini kullanmaktadırlar.  Türkiye’de toplam tarım alanı,  26.5 milyon hektardır.  Bunun 5.1 milyon hektarı her türlü tarıma ve işlemeye elverişli 1. sınıf tarım arazisidir.  Başka bir deyişle ülkemizin toplam alanının ancak % 6.5 i verimli 1.sınıf tarım arazisidir. Son on yılda tarım dışına çıkarılan yüksek verimli tarım alanları toplamı 1.26 milyon hektar, yani dörtte biri kadardır. Bu bir aklıl dışılıktır ve sürdürelebilir durum olmaktan çıkmıştır” dedi.

 

İKLİM MÜLTECİLERİ OLACAK

İkinci Dünya Savaşı sonrası, özellikle 1950’li yıllardan sonra ileri sanayi ülkelerinin  izlediği her ne pahasına olursa olsun ekonomik büyüme politikası, dizginlenemeyen kar hırsı, kısa sürede çevre kirliliğinin yadsınamaz boyutlara ulaşmasına yol açtığını söyleyen Karababa, “Dünya tüm rezervlerini tüketmek üzere. Küresel ısınma hızla kendini hissettiriyor, iklim değişiyor. Hepimizin görebileceği bir gelecekte Karadeniz’de Akdeniz iklimi hakim olacak. Yasalarda herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu yazıyor. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu belirtiliyor. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermekle yükümlü. Ancak bunların hiçbir yapılmıyor. Bu duruma karşı her vatandaşın barışçıl direnişler yapması lazım. Bu politikalara karşı harekete geçmediğimiz, itiraz etmediğimiz zaman gelecek kuşakların yaşama hakkı yoktur. İklim mültecileri diye bir kavram çıktı. Aşırı hava sıcaklıkları, seller, denizlerin yükselmesi gibi nedenlerle farklı kaynaklara göre 500 milyon-1 milyar insan daha uygun iklim koşullarının olduğu bölgelere göç edecek. Bu korkunç bir rakam. Direnmekten başka çaremiz yok. 15 yaşında İsveçli bir öğrenci, iklim eylemcisi 2019) Nisan’ında  yaptığı Avrupa kentleri gezisi ile lise öğrencilerini İklim değişikliğini önleme konusunda boykot yaparak, yetişkinlerin ve politikacıların bir an önce harekete geçmesini sağlamaya davet etti. Bu çok dünyada çok etkili oldu. Birçok ülkede iklim eylemleri yapıldı. Zayıf da olsa Türkiye’de de etkileri görüldü. Ben bu eylemlerin çoğalmasının kurtuluşa bir adım olduğunu düşünüyorum” diyerek sözlerini tamamladı. Etkinliğin sonunda Çaycuma belediye Başkanı Vekili Cengiz Gökçe Karababa’ya günün anısına bir plaket sundu.