Sözcü TV ekibi corona virüsü ile mücadelenin önemli noktalarından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde bir gün geçirdi. Ekip, hastalık şüphesi ile hastaneye gelen vatandaşların ilk işlemlerinden, yoğun bakımdaki tedavi sürecine, sağlık çalışanlarının insanüstü gayretinden, hastaların psikolojik durumuna kadar tarihi anlara tanıklık etti… İşte Sözcü TV kameramanı Sinan Tunç'un kamerasından, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nin "corona koğuşundan" belgesellik görüntüler...

 

Girişte, şüpheliler için numune alma kabini… İşte orada başlıyor mücadele. Gelen şüpheliler ilk olarak buraya yönlendiriliyor. Onları önlüklü, yüz koruyuculu, maskeli ve eldivenli sağlık çalışanları karşılıyor. Şüpheliler, numuneler alındıktan sonra termal kameradan geçiriliyor. Önce dikkatli bir şekilde, temas kurulmadan ateş ölçümü yapılıyor, ardından da servislere çıkılıyor.

Hastaneye gelenleri girişte prefabrik bir kabin karşılıyor. Gelenlere ilk müdahale burada yapılıyor. Numunesi alınan şüpheliler, termal kameradan geçirildikten sonra hastaneye alınıyor. Ekip de, önce dikkatli bir şekilde termal kameradan geçirildi. Ardından gözlem bölgesine alındı ve giyinmeleri için tulum, siperlik, maske ve eldiven verildi.

ÜRKÜTEN MANZARA

”2 AYDIR OĞLUMU GÖRMÜYORUM, ÇOK ÖZLEDİM”

”Çocuklarıma yaklaşamıyorum, sarılamıyorum, bana yaklaşmalarına müsaade etmiyorum çünkü onları da riske atmak istemiyorum. Evde sürekli bir mesafe ve endişe durumu söz konusu. Sağlık çalışanları sadece çocuklarını görememe sıkıntısı yaşamıyor, sağlık çalışanları içinde evine gitmesi gerekenler, evde sorumlulukları olanlar var ve evine gittiği zaman herkes daha evinin kapısında bir seremoni yaşıyor. Üzerindekini çıkartıp, hiçbir yere dokunmadan, çocuklarına dokunmadan kişisel temizliğini sağlamak açısından da sıkıntı yaşıyorlar veya çocuklar anneye sarılmak istiyor, çocuklar o teması sağlamak istiyor ama bunu sağlayamıyoruz. Bu bizim için de onlar için de sıkıntı oluyor tabi.”

Hastanedeki kahramanlardan biri de Hemşire Hafize Akay. O da virüsle mücadele ederken, çocuklarını riske atmamak için evden ayrılmayı bile düşünmüş:

”İki çocuğum var, biri altı, diğeri 16 yaşında. Evden ayrılmayı düşündük ama çocuklarım bana çok bağlı. Her birey kendine nasıl özelse bence her aile de kendine özel. Kızım 3-4 gece, ‘Anne sana bir şey olursa ben yaşayamam’ deyip, gece uyanıp yanıma geliyor, sarılıp ağlıyordu mesela.”

”İYİLEŞENLERİ GÖRDÜKÇE MUTLU OLUYORUZ”

”Buradaki hastalar kimi zaman çocuğumuz, kimi zaman büyüğümüz, annemiz, babamız gibi. Onlar buradan iyileşip taburcu oldukları zaman çok mutlu oluyoruz. Büyük bir mutluluk ve manevi açıdan doyum sağlıyoruz.”

Virüs sinsi, onlar ise kararlı ve güçlü. Onlar, 541’de jüstinyen vebasını, 1350’de kara vebayı, 1918’de İspanyol gribi salgınını, geçen yıllarda da kuş ve domuz gribini mağlup ettiler. Corona virüsü de onlar için yenilmez değil. Bugüne kadar onlar kazandılar ve kazanmaya inançları tam.